MURAT AYTAÇ AĞIRLAR AA FİLM YAPIM PRODÜKSİYON

CUMHURİYET MAH. SADIK ŞENDİL SOK. NO:35/A KURTULUŞ ŞİŞLİ - ŞİŞLİ / İSTANBUL / TÜRKİYE

En son güncellenme Tarihi: 21.11.2014 18:33:00
Değerlendirme :

Bilgilerinin hatalı veya eksik olduğunu düşünüyorsanız güncelleyebilmemiz için lütfen bize bildiriniz.

İşletme değerlendirmeleri ve yorumlar

Şikayet Yaz İlk yorum yapan siz olun

Firma Bilgileri

  • Ünvanı : MURAT AYTAÇ AĞIRLAR AA FİLM YAPIM PRODÜKSİYON
  • Kuruluş Tarihi : 6 Nisan 2010 Salı
  • Ticaret Odası : İSTANBUL TİCARET ODASI
  • Sicil Numarası : 731114
  • NACE Kodu : 900300
Sanatsal yaratıcılık faaliyetleri(yapım reklam yayın belgesel müzik film ekipmanları fotoğraf proje tasarım) işleri, E-Mail : aytac@aytacagirlar.com Web : www.aytacagirlar.com http://fr-fr.facebook.com/pages/INCIR-RECELI BİZİM OĞLAN... Bizim oğlan, 1976 yılının Kasım ayında, İstanbul’un Nişantaşı semtinde, sancılı bir sezaryen sonrası ailesinin ilk çocuğu olarak dünyaya açmış gözlerini… Çocukluğunun tüm yılları (ortaokul sonuna kadar) haylazlıkla ve kırıp dökmekle geçmiş. Okul zamanı gelip çattığında oturduğu semtte bulunan Şişli 19 Mayıs İlkokulu’na kaydı yaptırılmış. O tebeşir kokulu yıllarda Cin Ali’den öğrendiklerini harfiyen uygulamış, topu tutmuş, ip atlamış, Ayşe'nin saçını bırakmış, kardeşinin kulağına şişi sokmamış, arkadaşının burnunu ısırmamış vs. Bir ara bunlardan sıkılıp okulunda açılan hafta sonu müzik derslerine kaydolmuş. Fakat derse giren 65 yaşlarındaki emektar öğretmeninin ilk derste onlara çalıştırdığı parçanın ‘Olmaz ilaç sine-i sad pare’ olduğunu söylediğinde, ben de ‘bir insan yavrusuna bu kadar işkence yapılır mı?’ diyerek hikâyenin geri kalanını dinleyemedim kendisinden... Böylece bizimki, notalardan önce Farsça ve Arapça öğrenmesi gerektiğini düşünerek 1 (bir) günlük müzik yaşamını sonlandırmış ve yeni arayışlara başlamış. İşte içindeki küçük Maradona’yı dışarı püskürtüşü ta o yıllara dayanıyormuş. Yıllar sonra ise futbolun kola tenekeleriyle değil, yuvarlanabilen plastik bir nesneyle oynandığının farkına vardığında, onları tekmelerken mundar ettiği onlarca çift ayakkabı için gözyaşı dökmüş ve ‘emektar’ babasına hak vermiş... İlkokul, ilk önlük, ilk karne, ilk aşk derken ilkleri tükettiğini anlayıp, artık orta karar bir şeyler yapması gerektiğine karar vermiş ve ebeveynleriyle alınan ortak bir karar sonucu Şişli Lisesi’nin orta kısmına kaydolmuş... Burada fazla oyalanmadan üç yılda işini bitirmiş ve çıkmış. Bu sırada aşklar, kavgalar, dostluklar da olmuş ama pek bahsetmedi. Galiba lüzumlu görmedi ya da ne bileyim canım işte! Ben de pek üstelemedim... Bu üç yılın ardından evde bozulmadık elektronik ve elektrikli eşya kalmayınca, babası oğlunun -yani bizimkinin- bu işe meraklı olduğunu düşünerek meslek lisesi sınavlarına sokmuş ama kendisinin onayını da almış. Böylece bizim oğlan Şişli Endüstri Meslek Lisesi’nin Elektrik-Elektronik bölümünü kazanmış. İyi de yapmış; altın bilezik işte, fena mı? İnsana her ay bir dizi teklifi gelmiyor ki... Liseden de çabuk sıkılmış ve üç yılda bitirmiş bütün işlerini. Ardından dershaneler, özel öğretmenler derken üniversite sınavı ve iktisat falan, bir şeyler kazanmış. Ailesi ‘oğlumuz adam olacak galiba’ derken bizimki ‘ben seviyorum, evleneceğim, bu yüzden de askerliğimi yapıp gelmem lazım’ demiş (evde derin sessizlik)... Meğer âşıkmış bizim oğlan ve basmış gitmiş askere kimseye sormadan... Gidişinin daha ilk ayında sevgili de terk edince (1996 offfcak ayı) soğan cücüğü gibi ortada kalmış bizim aklıevvel... Askerde geri kalan on yedi ayı biraz (&%,!=+!;?(+^':, geçmiş. Neyse, paşalar gibi olmasa da bir paşanın yanında yapmış gelmiş askerliğini. Tam iş kurmayı düşündüğü zamanlar, bir akşamüstü annesiyle çay içerlerken -bizimkinin aklına nereden geliyorsa- ‘ben tiyatrocu olacağım anne’ demiş. Annesi ‘nasıl olacaksın, kolay mı sanıyorsun?’ derken bizimki ne yapmış ne etmiş konservatuvarın oyunculuk bölümünü kazanmış (1998)... Üç gün süren zorlu sınavın ardından kazandığını öğrenip annesini aradığında, ahizenin diğer ucunda olan annesinin cevabı ‘iyi yapmışsın yavrum, akşam gelirken yarım kiloluk bir yoğurt ile iki ekmek al’ olmuş. Böylece konservatuvar yılları başlamış… Bir kaç yıl tiyatro yapmış. Sonrası da -malum- kira, kontör, kızlar falan derken dizilerde görünmeye başladı ki ben de onlardan birinde, televizyon önünde rastladım ona... Telefonda konuştuk evvelki gün… ‘Nereden nereye’ dedim… O da ‘daha yeni anladım ki bizi bir yerlere sahip olamadıklarımız getiriyor ve sahip olamadıkça da yolumuz uzun’ dedi... Bak artizeee! Nasıl laflar da etmeye başlamış... Zor adam bunlaaaar, anlaşılmamak için para verirler... Neyse, çay demlenmiştir... Daha ne yazayım zaten… Bundan sonrasını ben de internetten takip ederim artık… Aha da su taştı galiba! … Erdal ELİDAR

HATALI İŞLETME BİLGİSİ BİLDİRİMİ.KAPAT
İşletmelere mesaj göndermek için "Mesaj Gönder" bölümünü kullanınız.
MURAT AYTAÇ AĞIRLAR AA FİLM YAPIM PRODÜKSİYON
İPTAL